Ana içeriğe atla

Gaziantep Gezi Notları

Gaziantep çok uzun zamandır görmek istediğim ve merak ettiğim bir şehirdi. Son yıllarda yapılan turizm yatırımları bölgede hatrı sayılır bir turist akını yarattı ve ben bu akına katılmakta biraz geç kaldım doğrusu. Ama sonunda kısa ve öz bir gezi planlamayı başardık. Çok uzatmadan deneyimlerimi aktarmak istiyorum..

Konaklamadan başlayalım..Konaklamayı Hampton by Hilton’da yaptık. Odanın genişliği ve rahatlığından, otelin konumundan oldukça memnun kaldık.

Gaziantep mutfağı kadar müzeleriyle de revaçta, şehirde gezebileceğiniz bir çok müze var ama Zeugma müzesi dışında hepsi pazartesi günleri kapalı oluyor. Bizim de tatilimiz pazartesi gününe denk geldiğinden bu küçük müzeleri gezemedik ne yazık ki. Ama sizin için gezilebilecek küçük müzeleri buraya not edelim: 

Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi
Emine Göğüş Mutfak Müzesi
Medusa Cam Eserler Müzesi
Gaziantep Savaş Müzesi
Hamam Müzesi

Ama tabi ki Zeugma Müzesi’ni görmeden Gaziantep’ten dönemezdik. Zeugma Müzesi dünyanın en büyük mozaik müzesi olmasıyla Türkiye’nin bir gururu bence. Çok çok beğendiğim ve gezmekten keyif aldığım bir müze oldu. Gaziantep’e gidecek olan herkese kesin tavsiyem, bu müzeyi kaçırmayın derim.Giriş ücreti 15 tl, giriş yaptıktan sonra 5 tl karşılığında Gaziantep ve Mozaik sanatı ile ilgili 3d kısa bir film izleyebiliyorsunuz onu da tavsiye ederim, bilgilendirici idi. Müzenin en popüler ve etkileyici sanat eseri ,şehrin de simgelerinden biri olan Çingene Kız mozaiği. Gitmeden önce okuduğum bloglarda çoğunlukla herkesi hayal kırıklığına uğratmış olsa da ben oldukça etkileyici buldum. Sergilenme şekli de merak uyandırıcıydı bence , karanlık kısa bir koridordan geçtikten sonra şahane bir ışıklandırma ve sakin bir müzik eşliğinde Çingene Kız’a bakıyorsunuz. Bana sorarsanız Zeugma’da Çingene Kız’ın havası, Louvre’da Mona Lisa’da yok :) 



Gelelim çarşı pazar konularına.. Gaziantep’te görmeden dönmemeniz gereken yerlerden biri de çarşıların olduğu eski şehir kısmı. Burada Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten ve Almacı Pazarı  birbirlerine çok yakın bir şekilde bulunuyor. Buradaki yöresel ürünlerden muhakkak bir şeyler satın alırsınız, zaten bir şey satmadan sizi bırakmazlar, oldukça turistik bir yer.




Benim Gaziantep’de en çok sevdiğim bölge Bey Mahallesi oldu. Aslında hem çok sevdim hem de bakımsızlığına üzüldüm. Bey Mahallesi, eski bir Ermeni mahallesiymiş ve zamanında zengin ve huzurlu bir muhitmiş. Şimdilerde o güzelim konaklar bakımsızlığa terkedilmiş. Restorasyon adı altında bir şeyler yapılmış ama çoğu evin içi harabe halinde. Geri kalanı da cafe olarak hizmet veriyor. Tüm bunlara rağmen Bey mahallesinde çok güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Bu arada ek bir bilgi olarak ; Mustafa Kemal Atatürk'ün nüfusa kayıtlı olduğu yer, Gaziantep Bey Mahallesi imiş. Yorulup bir kahve molası vermek isterseniz de Papirüs Cafe’yi önerebilirim.Eski bir Ermeni konağı olan cafenin avlusunda zahter çayı ya da menengiç kahvesini deneyebilirsiniz. Konağın üst katını da gezebiliyorsunuz bu arada, görülmeye değer..Bey mahallesinde görebileceğiniz güzel yapılardan biri de eskiden St. Mary Kilisesi olan , fakat şu anda camii olarak kullanılan Kurtuluş Cami’si. Zaten gördüğünüzde kiliseden camiiye dönüştürüldüğünü rahatça anlayabilirsiniz.




Gaziantep, 2015 yılında gastronomi alanında UNESCO ‘nun Yaratıcı Şehirler Ağı’na kabul edildi. Bu nedenle herkes gibi ben de gitmeden önce bir internet araştırması yapıp nerde ne yemek lazım not ettim ve ne yazık ki sizlere bu konuda farklı bir öneride bulunamayacağım.Yine de kendi deneyimlerimle, bulunduğum mekanları kısaca sizin için toparladım:

Tahmis Kahvesi: 1635’den beri hizmet veren Gaziantep’in sembollerinden biri olan bir kahveci. Burada menengiç kahvesi içmenizi tavsiye ederim. Yöresel, farklı bir lezzet, ben çok beğendim hatta evde de yapmak için oradan toz halinde kahve satın aldım. Türk kahvesi yapar gibi pişirmek yeterliymiş.




İmam Çağdaş: Gaziantep’e gelip buraya gelmeyen yoktur herhalde ama biz aldığımız hizmetten pek memnun kalmadık. Baklava da yedik burda ama çok bayılmadık, bize denk gelmedi herhalde. Lahmacun ve Ali Nazik kebabını deneyebildim her ikisi de lezzetliydi.

Orkide Pastanesi: Burası da isim yapmış bir mekan yöresel kahvaltı için tercih edilebilir. Kahvaltı kişi başı 40 tl. Gaziantep’te sabahları katmer yemek adet diye katmerini de denedik ve çok beğendik.




Kebabçı Halil Usta: Pazar günleri hariç her gün 16:00’a kadar açık. Yani burayı öğle yemeği için tercih etmelisiniz. Kebabçı Halil Usta Zeugma Müzesi yakınlarında çok da iyi olmayan bir mahallede bulunuyor. Oldukça ünlü olmuş  bir mekan, biz gittiğimizde önünde sıra vardı. Kendimizi jet sosyetenin 6. bölümünde birdenbire sosyetenin ünlü ettiği , kapısında sıra olan kebabçıda gibi hissettik. İzlemediyseniz bi bakın merak ederseniz , yaşadığımızın karşılığı buydu resmen kendi halimize güldük. Kendimize kalabalıkta bir yer bulup oturduk genelde garsonlar size ortaya karışık küşneme, simit kebabı, urfa ve karışık salata getiriyorlar ki salata şahaneydi bence. Çok etçil bir insan olmadığımdan bu lezzetlerin en iyisi olup olmadığını bilmiyorum ama biz genel olarak beğendik.

Koçak Baklava: Biz hediyelik baklavalarımızı buradan aldık bir çok kişi de bize zaten burayı önermişti. Sonuçtan memnunuz. Baklava haricinde dolama da çok lezzetli, denemenizi öneririm.


Bayazhan: Burası tarihi bir han, içerisinde ayrıca bir restaurant, meyhane ve pub var. Bunun dışında el sanatları dükkanları da var ama  biz akşam gittiğimizde kapalı olduğu için o kısmını gezemedik.Akşam bir şeyler içmek için çok keyifli bir yer hatta konserlere de ev sahipliği yapıyormuş, çok beğendik.

Bunların dışında listemde olan ama zaman ve mide kısıtından deneyemediklerimiz;
Metanet Lokantası: Beyran
Zeki İnal: Şöbiyet
Katmerci Zekeriya 
Kahveci Seddar Bey : Fincanda pişen çift renk türk kahvesi
Löküs Ciğer
Bedir Dondurma

Umarım işinize yarayacak bir yazı olmuştur.Bir sonraki yazıya kadar renkli kalın.Tatil planlarınız hiç bitmesin (:





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Cruise Hikayesi : Harmony of the Seas

Bu yazımda eşimle birlikte çıktığımız cruise seyahatimizde deneyimlediklerimi ve nacizane tavsiyelerimi yazıyorum. Gittiğimiz şehirlerle ilgili tüyoları başka bir yazıda anlatacağım. Uzunca zamandır gitmek için gün saydığım bir haftalık cruise seyahati göz açıp kapayıncaya kadar geçip bitti bile. Henüz anılar tazeyken başkalarına da faydalı olabileceğini düşündüğüm bilgi ve deneyimlerimi paylaşmak istedim. Çünkü ben seyahate gitmeden önce yaptığım araştırmalarda işime yarayabilecek yazıları ne yazık ki tam anlamıyla bulamadım. En başından şunu söyleyebilirim ki bizim asla unutamayacağımız bir seyahat oldu. İmkanı olan, düşünen, kararsız kalanlara kesinlikle tavsiye ederim. Tabi artı ve eksi yönlerini bu yazımda anlatıyor olacağım.Şimdi gemiden bahsetmek istiyorum. Bizim seyahat ettiğimiz gemi Royal Caribbean firmasına ait olan Harmony of the Seas idi , ki kendisi şu aralar dünyanın en büyük yolcu gemisi ünvanına sahip. 6500 yolcu kapasitesi ve 2000 kişilik mürettebatıyla adeta yüz

Bir Kapadokya Masalı: Sacred House

Kapadokya ile ilgili eminim ki çok yazı yazılmıştır.  Dünyada eşi benzeri olmayan bir doğa harikası olduğundan kimsenin şüphesi yok tabii ki. Ben daha farklı bir deneyimden söz etmek istiyorum, bir otel deneyimi.. Elbette herkesin tatil anlayışı farklıdır, kimisi için otel odası sadece bir yataktan ibarettir, fazla detaya takınılmaz , önemli olan doğayı, turistik bölgeleri gezmektir. Pek tabi hepimizin asıl amacı yeni yerler görüp, deneyimlemek ama kalacağımız otel de bize ayrı bir heyecan katsa fena olmaz mı? İşte benim gibi bütçesi elverdiğince farklı otel arayışında olanlar için Ürgüp'te bulunan Sacred House mükemmel bir seçenek. 22 odalı butik bir otel olan Sacred House aslında 250 yıllık bir Rum konağı. Bu bile insanı biraz ürpertmiyor değil.. Kimbilir bu odada daha önce kimler yaşadı diye düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Sacred House'da her yer ince ince düşünülmüş detaylarla dolu. Otele girdiğiniz andan itibaren kendinizi başka bir zaman diliminde yaşıyor

Sakin Bir Avrupa Şehri : Pecs

Pecs pek çoğumuzun varlığından bi'haber olduğu, değeri pek bilinmeyen Avrupa şehirlerinden bir tanesi. Ben de eşimin bir iş seyahati sebebiyle onunla birlikte bu güzel şehri görme imkanına sahip oldum. Pecs çok sessiz, sakin, huzurlu bir şehir. Gezilecek, görülecek çok yer var. Çok zengin bir kültürel mirasa sahip. Zaten 2010 yılında Avrupa kültür başkentlerinden biri olarak seçilmiş. Macaristan'a gidenlerin çoğu doğal olarak başkent Budapeşte'yi tercih ediyor ama vakti olanlara ya da farklı rota arayışında olanlara Pecs'i de görmelerini şiddetle tavsiye ederim. Pecs küçük bir şehir ve yürüyerek her yeri gezebiliyorsunuz, burda geçirdiğim dört gün boyunca hiç toplu taşıma ya da taksi kullanma gereği duymadım. Pecs 15.yy'ın ortalarından itibaren yaklaşık 150 yıl boyunca Osmanlı hakimiyeti altındaymış. Günümüze kadar korunmuş bu döneme ait pek çok camii, hamam, türbe gibi yapıları şehri gezerken görmeniz mümkün. Pecs'i kültür başkenti yapan en önemli yapı da erk